top of page

KADERİMİZDE VAR MIYDI? -2016

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2015 yılında en sık duyduğumuz cümlelerden birisi “90’lara geri mi dönüyoruz?” diğeri de “tüm bunlar kaderimizde var mıydı?” olabilir. Bu soruları her duyuşumda kendimce cevapladım: “Hayır geri dönmüyoruz” ve “Evet kaderimizde vardı”. Nasıl mı? Açıklayayım.

 

Hayır 90’lara dönmüyoruz, çünkü Türkiye tarihinde daha önce böyle bir dönemden geçmedik. Türkiye ilk defa Pluto-Pluto karşılığı yaşıyor. 1976-77’de buna benzer bir dönem vardı, ancak bu kadar şiddetli değildi. Şimdiki karşıtlık diğer gezegenlerin de eşlik etmesi ve dünyanın tamamında düzen değişikliğine işaret etmesi ile oldukça şiddetli geçiyor, yani bildiğimiz gibi değil...

 

Evet bu kaderimizde vardı, çünkü Türkiye’nin doğum haritasında Pluto 1. evde bulunuyor. Bu her şeyden önce halkı sürekli baskı altında, güç tarafından ezilen bir ülkeye işaret ediyor. Kuruluşundan beri halı altına süpürülen sorunların bir gün ortaya çıkarak bir krize neden olacağını gösteriyor. Bir dönüşümün kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Pluto’nun olduğu yerde baskı, manipülasyon, nüfuz etme, dönüştürme, yutma, asimile etme görülür ve bu, kuşkusuz bir ülkenin halkı için iyi değildir.

 

Ancak 1. evdeki Pluto bir başka konuya daha işaret ediyor. Bunu anlayabilmek için 1. evin ülkenin kendisini simgelediğini düşünmemiz gerekir. Yani ülkenin bedeni, sınırları da burada görülür. Pluto burada bulunduğuna göre, bu, ülkenin bedeninin, yani sınırlarının değişiminin işareti olabilir mi? Evet, tabii ki olabilir, neticede Pluto’nun gücünden bahsediyoruz. 

 

Pluto’nun gücü kendini üç süreçte gösterebilir. Birisi aynı kalmak için direnmek, ikincisi mevcut biçimi dönüştürmek, üçüncüsü de elemek, yani bir tür ölüm. Bu süreçleri Mary Shea çok  güzel özetliyor. “Bu süreçlerin hepsi yararlı veya zararlı olabilirler. Önemli olan sürecin amacı ve niyetidir.

 

Bazen her şeyi olduğu gibi tutma gücü kişinin kendi gücünü uyandırmasını sağlayabilir. Değişimin amacı doğru değilse, direnmek olumlu bir şey olabilir. Diğer insanlar sizin hareketlerinizi kontrol etmek istediklerinde ve özgür iradenizi kısıtladıklarında da aynı kalmak olumludur. Bazen aynı kalma gücü olumsuz kullanılabilir ve büyümüyi engeller. Eğer sizin büyümenizi destekleyen tüm içsel ve dışsal içgörülere direnirseniz ilerleyemezsiniz. Amaçlarınız evrensel iyilikle uyumlu olmadığında büyük olasılıkla Pluto gücünü olumsuz kullanıyor olursunuz.

 

Dönüşüm bir durumun, bir şeyin veya bilinç düzeyinin yeni ve daha yüksek bir ifadeye doğru değişmesi sürecidir. İşler, ilişkiler ve kişinin kendi hakkındaki düşünceleri daha iyiye doğru dönüşebilirler. Bu çok aydınlatıcı ve yararlı bir geçiş olabilir, ancak önemli olan bu bilgilerle ne yaptığınızdır. Eğer yeni farkındalıkla zihinsel, duygusal veya tinsel büyüme tetiklendiyse, süreç olumlu olmaya devam eder. Ancak eğer yeni ulaşılan bilgiler başkalarını kontrol etmek veya büyümeyi engellemek üzere kullanılırsa, süreç olumsuz olur. Plutonik süreç yanlış uygulandığında yaşam yolunda devam etme konusunda sorun yaratır. Bunlar çözülmeden ve dersler alınmadan yaşama devam etmek mümkün olmayabilir. Güç savaşları enerji ve zaman açısından pahalıya mal olurlar.

 

Elemek süreci sembolik bir ölümü içermesine rağmen çok temizleyici (arındırıcı) olabilir. İlerlemeye zarar veren bir durumdan kurtulmak olumlu bir eleme olabilir. Bırakmak da olumlu bir karar olabilir, ancak aranızdaki çatışmayı çözmeden ve bu çatışmadan özgürleşmeden insanları veya bir durumu hayatınızdan çıkartmak olumsuzdur.” Çünkü sorunu çözmeden insanlardan ve koşullardan uzak durmaya çalışmak beyhudedir.

 

Bu süreçlerin tümünü şimdi bütün yoğunluğu ile deneyimliyoruz. Bu yoğunluk, beladan kurtulmak için ülkenin bölünmesine razı olanların sayısını giderek arttırıyor. Yine sorunları çözmeden aynı kalınması için baskı yapılmasından yana olanlar da artıyor. Öte yandan bu baskıyı reddeden ve dönüşümü talep edenlerin hem sayısı hem de kararlılığı yükseliyor. Ve işler giderek çok ölümcül bir güç savaşına doğru evriliyor. Bunun sonunda, Türkiye Cumhuriyeti ölebilir mi, sınırları değişebilir mi, bölünebilir mi? Neden olmasın? Eğer sağlıklı bir müzakere, hesaplaşma ve arınma sürecine girilemezse, önümüzde bizi Pluto’nun efendisi olduğu cehennem bekliyor. Hatta kapısından girdik bile...

 

Kuşkusuz yeraltının efendisinin orada bizim için sakladığı cevherler de var. Bu cevherler zenginleşmemizi ve büyümemizi sağlayabilirler, ancak bunun için önce cehennem azabı çekmemiz gerekebilir. Neticede Satürn ötesi gezegenler dünyasal astrolojide uğursuz kabul edilirler. İnsan topluluklarının dönüşmesi, bir insanın dönüşmesinden daha zordur ve dönüşüm mutlaka acı ve yas sonucu olabilir. Ülkenin doğusu uzun zamandır acı çekiyor, bu nedenle dönüşüme razı, ancak ülkenin batısı henüz dönüşümü arzulayacak kadar gerçek bir acı çekmedi. Bu, biraz zaman alabilir. Pluto transitleri asıl etkilerini açı gerçekleştikten birkaç derece sonra gösterirler, dolayısıyla Pluto-Pluto karşıtlığı geçmiş olmasına rağmen asıl işaret ettiklerini 2015’in ortasından sonra deneyimlemeye başladık. Ülkemiz bir anlamda karanlık bir ölüm tüneline girdi.

 

Bundan kısa zamanda kurtulabilecek miyiz? Muhtemelen hayır. Gökyüzünde ağır hareket eden gezegenlerin çoğunun döngüleri son fazlarını yapıyorlar, yani döngüler kapanıyor. Bunlar arasında halen yaşamakta olduğumuz Jüpiter-Satürn döngüsünü, Satürn-Neptün döngüsünü, 2009-10 yıllarında deneyimlediğimiz Satürn-Pluto döngüsünü sayabiliriz. Bu döngüler 2020’li yıllarda sonlanacaklar. 2020 yılında Oğlak burcunda Satürn-Pluto kavuşumunu yaşayacağız. Ardından Satürn Kova burcuna girecek ve Jüpiter’le kavuşacak. İşte biz gözümüzü o yıllara dikeceğiz ve olanları bekleyeceğiz.

 

Peki o zamana kadar bizim yapabileceğimiz bir şey yok mu? Kuşkusuz var. Viktor Frankl “bir durumu değiştiremez hale geldiğinizde, kendinizi değiştirme göreviyle karşı karşıya kalırsınız” demiş. Artık öncelikle olup biteni kabullenmek, bunlara anlamak üzere dikkatle bakmak, anlayış göstermek, merhamet etmek ve daha büyük bir ‘iyi’ için birleşmek zorundayız. Bizim kişisel arzularımız, isteklerimiz, huzurumuz önemli değil, biz önemli değiliz. Artık olan biten bizi aştı. Üzerimize karanlıklar çöküyor, bu fırtına şiddetli esiyor. Tek yapabileceğimiz fırtınayla birlikte esnemek, kendimizi buna göre değiştirmek, yanımızda muhtaç olana yardım etmek, elele tutuşmak, yanlız olmadığımızı hissetmek, onlara yalnız olmadıklarını hissettirmek...

 

2016’da Türkiye

Genel çerçeveyi, bir üst bakışla çizdikten sonra, 2016 yılına şöyle bir göz attığımızda sahneyi Jüpiter, Satürn, Neptün ve Mars’ın işgal ettiğini görüyoruz. Türkiye’nin haritasında Jüpiter ve Neptün hükümeti, iktidarı, Satürn yasayı, anayasayı simgeliyor. Mars ise meclisi gösteriyor. Ayrıca 8 Mart'ta Türkiye'nin Tepe Noktasında (iktidar) bir Güneş Tutulması gerçekleşiyor. Bu hareketlilik hükümet ve anayasa açısından dikkat çekici. İster istemez bunun referandum ya da bir erken seçimle, ya da mecliste bazı değişiklerle ilgisi olabilir mi diye düşündürüyor.

 

Jüpiter Mayıs’ta Satürn’e kare yapacak, Haziran’da Kuzey Ay Düğümüyle kavuşacak, Eylül’de Terazi burcuna girecek, Ekim’de Türkiye’nin Mars’ının üzerinden geçecek, Yükselen’ine, Alçalan’ına kare yapacak, ve sonra Pluto’ya kare, Uranüs’e karşı yapacak. Jüpiter Başak burcunda zararlı durumda, bir güce sahip, ancak gücünü yanlış kullanma potansiyeli var. Bu Jüpiter 2015 Ekim’inin ortasından Kasım’ın ortasına kadar kendi hududundan (term) geçerek biraz güçlenmişti. Artık peregrin, yani çok güçsüz durumda. Şimdi Satürn’ün hududunda, hem kendisi baskı altında, hem de baskı yapar durumda. Ancak Satürn Jüpiter’in yönettiği Yay’da, Jüpiter’e kucak açmış, birlikte zarar verip duruyorlar.

 

Satürn Türkiye’nin haritasında aynı zamanda derin devleti, ölümü, ulusal borcu, yargıyı, üniversiteleri (ODTÜ’yü düşünün), dini; Jüpiter de iktidarı, başkanı, orduyu simgeliyor. Satürn Türkiye’nin haritasında Terazi’de çok güçlü bir durumda Merkür’ün (muhalefet, hapishaneler, hastaneler) tam tepesine binmiş bir durumda. Jüpiter de gençleri, parkları, meydanları temsil eden yerde bulunuyor. Güneydoğu’da olanları, oradaki gençlerin güvenlik güçleri ile çatışmalarını, iktidara muhalefet edenlerin hemen soruşturmaya tabi olmalarını, hapse atılmalarını düşündüğümüzde, bütün sembollerin harekete geçtiğini görebiliyoruz.

 

Jüpiter Mart ayında kendi hududuna geri dönecek. Temmuz’a kadar biraz güçlenerek orada kalacak. Sonra Satürn’ün hududuna girecek. Bu esnada Satürn de Antares’le tekrar birleşecek. Bu oldukça uğursuz bir kavuşum. Bunlara Ağustos ayında Mars da eşlik edecek. Eylül’de Jüpiter Türkiye’nin ayına kare yapacak. Öyle görünüyor ki Ağustos-Eylül ayları özellikle gerilimli ve ateşli olabilir. Bunu biraz öncesi ve sonrasıyla geniş bir döneme yayabiliriz.

 

Hazır Mars’tan söz etmişken, onun 17 Nisan’da Antares’e çok yaklaştıktan sonra 8 derece 54 dakika Yay’dan geri gitmeye başlayacağını unutmayalım. Bu hareket orduyu, polisi, hizmet sektörünü ve sendikaları temsil eden yerde olacak.  Bir gezegenin durması onun simgelediklerini çok güçlendirir. Antares’in yanında durması dikkat çekici. Ancak sonra geri gitmesi, insana bir konu belirecek ve bir süreliğine, sonra parlamak üzere geri mi çekilecek diye düşündürüyor. Mars Türkiye’nin Jüpiter’i (ordu, iktidar) üzerine kadar gerileyecek ve 29 Haziran’da buradan ilerleyecek. Bu bir harekete geçişin işareti olabilir. Mars’ın Ağustos sonunda tekrar Antares’le ve bu defa aynı zamanda Satürn’le kavuşması 2016’ya damgasını vuran dönemlerden birisi olabilir.

 

Jüpiter şu anda ülkenin muhalefeti temsil eden alanında ilerliyor. Yani iktidar ve ordu ağırlıkla ülkenin içinde meşgul durumda. Ancak Mart Ayında Jüpiter komşuları, medyayı, ilköğrenimi temsil eden yere geri dönecek ve Haziran’ın sonuna kadar orada kalacak. Oralarda bazı gelişmelerin işareti olabilir.

 

Jüpiter’in Eylül ayında Türkiye’nın Ay’ına kare yapması, sonra Ekim’de Türkiye’nin Mars’ının üzerinden geçmesi parasal açıdan dikkat çekici. Ay ülkenin kaynaklarının, parasının temsilcisi, Mars da hazinesini simgeliyor. Bu Mars’ın Satürn’le (ulusal borç, 8.ev) kavuşması da ilginç. Türkiye’nin yıllık haritasında Güneş 2. evde, yani para evindeydi ve bu yıl para konusunun ön plana çıkabileceğini gösteriyordu. Bu durumda ülke ekonomisi açısından sonbahar aylarının hassas olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle Mars’ın natal Ay’a karşıt yaptığı Eylül’ün son haftası izlenmeye değer. Bu durumda 2016 yılında paranızı dikkatli kullanmanızda yarar var...

 

Mayıs ayında Jüpiter-Satürn karesini, Haziran, Eylül aylarında da Satürn-Neptün karelerini yaşayacağız. Bu konuda “Umuda Doğru” ve Satürn-Neptün Karesi” yazılarını okumanızı öneririm. Diğer hareketler de zamanı gelince yıl içinde ayrıca incelenecek.

 

Netice

Yaklaşık 10 yıldır her yılbaşında önümüzde bizi bekleyen karanlık günleri yazıyorum. Kendimce bu karanlığı önlemeye yardımcı olacak önerilerde bulunuyorum. Bunları bir kişiye söyleseydim, belki bir yararı dokunabilirdi, ancak bir ülkeye söyleyince bir faydası olmuyor. Bunların yaşanması gerekiyor. İnsanlar ya çok şey öğrenince ya da çok acı çekince değişiyorlar. Ve mutlaka güzel günleri kötü günler izliyor. Doğanın dengesinde sürekli güzel, sürekli aydınlık yok. Gündüzü gece, yazı kış, aydınlığı karanlık izliyor. Şimdi hayatın kışını deneyimliyoruz. Bu kış uzun bir kış olacak. Ancak unutmayalım ki bu kışın ardından mutlaka bahar gelecek. İçinde bulunduğumuz karanlık korkunç görünse de bunun da bir anlamı olduğunu daha sonra göreceğiz. Belki de yeni doğan şeyin eskisinden daha iyi olduğunu hissedeceğiz.

 

Mevlana bunu Misafirhane şiirinde güzel anlatmış:

 

“İnsan olmak bir misafirhane gibi./Her sabah gelir yeni biri./
Beklenmeyen bir misafirdir/bir sevinç, bir hüzün, bir kötülük arzusu,/
ve de bir anlık bir bilinçlilik duygusu.
***
Hoş karşılayın hepsini, hoş tutmaya bakın!/ Eşyaları dışarı atan,/
evinizi hoyratça boşaltan/ bir deste elem bile olsalar,/
saygıyla ağırlayın her birini./ Yeni bir zevkle doldurmak için
olabilir bu temizliğin nedeni/ fırlatıp attıklarının yerini.
***
Karanlık düşünce, utanç, melanet,/Kapıda karşılayın güler yüzle,
hepsini içeriye edin davet.
***
Hepsine şükredin çünkü/ gönderilmiştir her biri/ bir yol gösterici gibi/
bu alemin ötesinden.”

 

Her şeye rağmen mutlu yıllar. Sağ, salim ve esen kalmaya bakın...

 

Barış İlhan

30.12.2015

 

 

bottom of page