DEĞİŞİME DÄ°RENÇ: Satürn-Pluto Karesi
Barış İlhan - 29/11/2009, Radikal 2
DeÄŸiÅŸime direnç, kaynakların kıtlığı, yaÅŸamın daralması, baskının artması. Bunlar ÅŸu anda gökyüzündeki Satürn-Plüton geriliminin iÅŸaret ettiÄŸi atmosfer. Ä°ÅŸin özü Richard Tarnas’ın Cosmos and Psyche kitabındaki tabiriyle “kriz ve kasılma döngüsü”. Aslında bu döngü bize yabancı deÄŸil. Onu 11 Eylül 2001’den tanıyoruz. 11 Eylül’den sonra hayatımızın nasıl deÄŸiÅŸtiÄŸini biliyoruz.
Dünyada Satürn-Plüton
Her ikisi de yıkımın, kayıpların, sorunların temsilcisi olan Satürn ve Plüton, yaklaşık 33 yılda bir yanyana gelip bir döngü baÅŸlatırlar. Yeni bir sayfa açılır ve 33 yıl sonra kapanır. Bu döngünün içinde her sekiz yılda bir mevcut öykünün etapları daha görünür hale gelirler. Bir ÅŸey baÅŸlar, geliÅŸir, ilk meydan okumalarla karşılaşır, gerekli düzeltmeler yapılır, zirveye ulaşılır, sonra kapanma süreci baÅŸlar, yaÅŸananlar yeni bir bilinç yaratır ve biter. Åžimdi gökyüzünde Satürn ve Plüton, kare açı yapmaya baÅŸladılar ve 1982’de baÅŸlamış olan bir döngünün kapanma süreçlerine iÅŸaret ediyorlar. Astrolojide ağır hareket eden gezegenlerin döngüleri, özellikle dünyanın gidiÅŸatında dönüm noktalarına iÅŸaret ederler. 1982’den bu yana yaÅŸanan döngüye baktığımızda en çok dikkati çeken konu Afganistan oluyor. Kısaca 1980’li yıllara döndüÄŸümüzde Sovyetler’in Afganistan’ı iÅŸgali ve Sovyet-Afgan savaşını görüyoruz. Sovyetler’in buradaki hezimeti, Sovyetler BirliÄŸi’nin dağılmasında önemli bir rol oynadı. SavaÅŸ esnasında Batı ve Amerika, Sovyetler BirliÄŸi’nin kazanmasından korktuÄŸu için olaya müdahale etmiÅŸti. Bazı görüÅŸlere göre o dönemde Amerika Afganlara yardım ederken Usame Bin Ladin’i yaratmıştı. Daha sonra döngünün zirvesinde (2001) Bin Ladin, Amerika’yı vurdu. Ardından Amerika, Afganistan’a girdi ve Irak savaşını baÅŸlattı. Åžimdi Obama’nın politikasında Afganistan’ın ayrı bir yeri var. Bir strateji yaratmaya çalışıyor ve ÅŸimdilik oradan çekilmeyi veya askeri azaltmayı düÅŸünmüyor. Satürn-Plüton döngüsü 2019-2020 yıllarında bitecek, dolayısıyla o zamana kadar çeÅŸitli senaryolar söz konusu olabilir. Bu döngü esnasında dikkati çeken bir diÄŸer konu da 1993-1994 yıllarındaki Plüton-Satürn karesi esnasında yaÅŸanan Bosna savaşı. Kısaca özetlersek son döngünün ilk üç etabında 1982’de Sovyet-Afgan savaşı, 1993-94’te Bosna savaşı, 2001-02’de 11 Eylül, Afganistan ve Irak savaşını görüyoruz. Ve savaÅŸlarla bu kadar baÄŸlantılı bir göksel hareketin bu yeni etabının baÅŸka bir savaÅŸa gebe olup olmadığını merak etmeden yapamıyoruz. Tabii bu arada dünyanın bu yakasındaki bu olayların petrol ile baÄŸlantısını gözden kaçırmamak gerekiyor. Bunlar güç ve petrol savaÅŸları. Ayrıca I. ve II. Dünya SavaÅŸları da Satürn-Plüton döngülerinde baÅŸlayan savaÅŸlar.
SavaÅŸları bir kenara bırakırsak Satürn-Plüton döngüleri ekonomik daralmalar, iflaslar, suikastlar, doÄŸal felaketler, depremler, su baskınları (1931’de Çin’de Huang Ho nehrinin taÅŸmasıyla ölen dört milyon kiÅŸi) ve büyük kazalarla ilintili görünüyor. DiÄŸer simgeledikleri terör ve terör korkusu, petrol kıtlığı, petrol fiyatlarının artışı, uluslararası anlaÅŸmalar ve anlaÅŸmazlıklar, küresel ısınma, sertleÅŸmiÅŸ güç yapıları ve baskı. Günümüzde bu gerilimi özellikle Kasım 2009-Eylül 2010 tarihleri arasında yaÅŸayacağız. Tabii bunlar aslında daha geniÅŸ bir döneme yayılacaklar.
Kare açı
Åžimdi Satürn ile Plüton, kare açı yapıyor. Kare açı dört sayısı ile baÄŸlantılıdır. Dört, maddeyi ve direnci temsil eder. Bir madde yerini almak isteyen öteki maddeye direnir. Dolayısıyla kare açı direnç, hareket ve olay yaratan bir açıdır. Bu çatışmadan yararlı ve yapıcı bir sonuç çıkabilmesi için iyi düÅŸünülmüÅŸ, bilgece kotarılmış ve hünerle ele alınmış yaklaşımlar gerekir. Aksi takdirde kare, bir düÅŸmanlık açısıdır. Bu çatışma ve yıkımların kuÅŸkusuz ne yapmakta olduÄŸumuzu, kendimize, çevremize ve dünyaya nasıl yaklaÅŸmakta olduÄŸumuzu gösterip bunu düzeltme imkanı sunan bir yanı var, ancak yine de yıkımın en aza indirgenmesi için çalışmak lazım. Bunu yapabildiÄŸimizde, olumlu anlamıyla Satürn-Plüton döngüsü yapıların kalıcı ve geniÅŸ çaplı dönüÅŸümünü, derin kapsamlı yenileÅŸmeye yol açan ayrılık deneyimlerini, gücün sınırlarını, daha derin gerçek uÄŸruna eski yapılardan vazgeçmeyi, bırakmasını bilmeyi, krizleri atlatmaya, dönüÅŸüme gönüllülüÄŸü getiriyor.
KiÅŸisel açıdan
KiÅŸisel hayatlarımızda bu gerilimi hayatımızın iyice baskılanması, büyük bir kısıtlanma, korku ve kaygının artması, karamsarlık, depresyon, saÄŸlık sorunları, güç savaÅŸları, kontrolü yitirme korkusu, önlenemez olaylar, kopuÅŸlar, ayrılıklar ÅŸeklinde deneyimleyebiliriz. Her ne kadar bunlar kulaÄŸa çok olumsuz gelse de olaylar yaÅŸanıp bittikten sonra dönüp geriye baktığımızda aslında sona ermesi gerekenlerin sona ermesi sayesinde ne kadar özgürleÅŸtiÄŸimizi ve bu özgürleÅŸmenin bizi nasıl yenilenmiÅŸ, tazelenmiÅŸ ve biçim deÄŸiÅŸtirmiÅŸ bir hayata götürdüÄŸünü görebiliriz. Alışıldık tabiriyle korkunun ecele faydası yok.
“Ölüm bizim ebedi yoldaşımızdır. Her zaman bir kol boyu mesafede, solumuzdadır. Her zaman bizi izler. Bizi alıp götürene kadar bunu yapmaya devam edecek. EÄŸer sabırsızlanırsanız, yapılacak ÅŸey... solunuza dönüp ölümden nasihat istemektir. EÄŸer yoldaşınız ölüm size bir hareket yaparsa veya gözünüzün ucuyla onu görürseniz veya yoldaşınızın sizi izlediÄŸini hissederseniz, yaÅŸamınızdan bütün önemsiz ÅŸeyler ve darkafalılık çıkar gider.”
Carlos Castenada